NEDEN İNANDIK?


 

HARBİDEN NEDEN?

    Bizler çeşitli dinlere mensup bambaşka ailelerde doğduk. Doğumumuzdan sonra etnik kökenimizin getirdiği dinlerle yoğrulduk.

    Daha sonraları soru sorup sorgulamaya başladık. Hayatımızın yönünü istediğimiz herhangi bir doğrultuya çevirdik. Ama çevirmeden önce uzun ve belki de sancılı bir dönemden geçtik. İşte bu dönem felsefe tarihinde Patristik Dönem’e denk gelir. Aynı bizim gibi filozoflar da bu konu hakkında düşünmüşlerdir. Bu dönemin önde gelen temsilcileri Augustinus, Clemens ve Tertullian’dır. Yer yer fikir birliğine varıp yer yer ayrıştıkları asıl konuysa akıl ve inanç arasındaki ilişkidir. Bana göre inancın akılla temellendirilmemesi manevi bir boyut taşımasını olanaksız kılar. Kaynaklara göre Clemens ve Augustinus’ta bana az çok katılır. Fakat Tertullian benimle aynı fikirde değildir. O aklın dini temellendirmekte yetersiz olduğunu düşünür. Aklın sınırlı olduğunu düşünmesi onu sadece inanmaya yöneltir. Onun da haklı olduğu yönler elbet vardır. Örneğin biz insanlar Tertullian’ın dediği gibi sınırlı bir akla sahibizdir. Fakat aklımızın kapasitesini düzgün bir şekilde kullanırsak çözemeyeceğimiz problemler bir elin parmaklarını geçmez.

    Akıl, inanç önünde bir engelden ziyade onun içindeki özlerden olmalıdır. Aklın içinde barınmadığı bir kavram yalın ve tatsız bir dizi soyut düşünceden öteye geçemez. Bizler bunun farkında olduğumuz için inandık. İnandıklarımızı akla dayandırıp somut bir şekilde tadına varılabilen canlı fikirler oluşturduğumuz için… Bence inanç ve akıl arasındaki bağlantı su götürmez bir gerçektir. Bizler düşündükçe inanır, inandıkça düşünürüz. Bu eylem döngüsünün her aşamasında kazandıklarımız kişiliğimizin derin katmanları arasına dâhil olur. Şöyle bir bakıldığında felsefede yüzyıllar önce ortaya çıkan akıl ve inanç ilişkisi hala daha tartışılmaktadır. Bu da insan zihniyetinin var olduğu sürece bu konu üstüne kafa yoracağına dair apaçık bir kanıttır.

 

 

Yorumlar

  1. Yorumunuz için teşekkür ederim. Ama size katılmıyorum. Din naklen değil aklen anlaşılmalı ve yaşanmalıdır. İnançlar miras bırakılmaz, devredilmez, nakledilmez... Eğer öyle olsaydı kendi yaptıkları heykellere tapıp atalarımız da böyle yapardı diyen halklar doğru yapıyor olmaz mıydı?

    Son cümleniz için bkz. : https://www.kitapyurdu.com/kitap/hay-bin-yakzan/127390.html

    YanıtlaSil
  2. Dinler aklı reddetmez. Aklı kullanmak fena veya kötü bir şey değildir fikrimce. Mühim olan akılla nereye varmak istediğinizdir. Yeter ki tünelin sonunda ışık olsun gerisi boş.

    Birkaç farklı görüş daha : https://eksisozluk.com/islam-akil-degil-nakil-dinidir--4835481

    YanıtlaSil

Yorum Gönder