Bıçağın tersi elimi kesti bugün. Elimdeki ufak çizgiye baktım.
Bir şey olmadı sandım. Sonra yavaşça kanla doldu, taştı içi. Biraz daha yol alıp
kesilmiş bir su gibi durdu. Donuk bakışlarla izledim olanları. Bıçağın keskin
olmayan tarafı el kesmez sanıyor insan.
Oysa bu hayatın kendisiydi. Bu benim içinde olduğum durumun
anlamlı bir özetiydi. Zaten beklenmedik yerlerden yara almaz mıyız yaşarken? Hiç
sanmadığımız, olmasına imkân tanımadığımız şeyler bizle dalga geçercesine gerçek
olmaz mı hep? İşte yaranın meydana geliş biçimi somut da olsa soyut da olsa bu
denli benzer olunca dumura uğradım.
Yakın zamanda bir şey bitti. O şeyin biteceğini anlamıştım.
Hatta o gün hüngür hüngür ağlamıştım. Sana da söylemiştim çünkü ben hep
şeffaflıktan yanaydım. Şaşırmıştın sen ama seni senden iyi tanıyordum ben. Dile kolay * yıl… Bizi tebrik etmek lazım. Ömür yaratılmış her şeye biçilen bir süre…
Ömrümüz bu kadarmış. Ama bu karşılıklı bir beceriksizlik biliyorsun değil mi?
Şu ana kadar hiç sorun yaşamamış olmakla, kavgasız
gürültüsüz ilişkimizle övünür dururduk. Ne boş laflarmış şimdi bakınca! Keşke
susmasaydın, keşke sen de anlatsaydın derdini benim gibi. Susmak… Susmak seni
öldürüyor. Farkında değilsin kendine yaptığının. Tepki göstermek öyle olmaz. Keşke
benle başlasaydın hayatındaki edilgen duruşu değiştirmeye. Bir işine yarardım
en azından. Hayata öfkeni kusmana yardım ederdim. Çekingen ve durgun değil de
tam tersi olsaydın bana karşı. Çünkü ben rastgele biri değilim. Gerçek seni
görebilir seni tümüyle sevmeye devam edebilirdim. Öyle yapmasaydın mesela. Gelseydin,
konuşsaydık. Bağırsaydık belki birbirimize. En son ağlaşır sarılırdık belki de.
Yaşamalıydık o anı. Elimizden aldın.
Sinir bozacak kadar gerçekçiydim bazen. Bunca dürüstlük seni
karşılıksız sevmem yüzünden. Sen seni bu kadar sevmeme şaşkınsın. Çünkü aynaya
baktığın yok.
Bunların dışında beni senden uzaklaştıran şeyi inkâr etsen
de ne olduğunu benden iyi biliyorsun aslında. Ama şu anki kırgınlığım bundan
değil de başka bir sebepten ötürü. Gitmiştin zaten bana göre. Şimdi gittiğini
sen de tasdikledin. Ama sanki hiç var olmamışsın gibi içimde küçücük bir boşluk
bile oluşmadı. Nasıl olur? Hep dilimdeydin ama kalbimde değil miydin sen? Bunca
yıldır içimde neden bir yer edinemedin? Bunun şaşkınlığı geçmiyor. Sanırım bir
süre daha geçmeyecek. Bu akıl almaz bir şey…
Yıllar yıllar boyu gelenler ve gidenler oldu. Çok kişiye
merhaba ve çok kişiye elveda dedim. Fakat yaralara alışmış olmam senin bende en
ufak bir yara bırakmayışını açıklamıyor. Neden...? Nasıl...? Niçin…? Benim için
bu kadar kıymetli birinin duygusal dünyamda nasıl yeri olamaz. Neden
hıçkırıklara boğmuyorsun beni? Neden günler geceler boyu aklıma düşmüyorsun? Bu
hayatımın en garip olayı…
Vazgeçme kabiliyetimin bunca güçlenmesi beni çok korkuttu.
İnsan biraz olsun etkilenmez mi? İçi cız etmez mi ya? Günden güne azar azar
kaybettik galiba insanlığımızı, sağlık olsun. Zamanında hissettiğim yoğun
duygular için acı çekerdim. Şimdi sırada hissedemediklerim için acı çekmek
varmış. Dünyanın bin türlü hali var işte.
Yani bıçakların keskin olmayan tarafı da el keser. Bu öyle
sıradandır ki gündüzü gecenin takip edişi gibi kıyamete kadar sürer gider.
İnsanın iç dünyasından bir kesit, örneklemelerle ne güzel dile getirilmiş. Yazının adı da çok iyi seçilmiş. Emeğinize sağlık.
YanıtlaSil(Sadece 3. paragrafta "Dile kolay" sözcüğü birleşmiş, bilginiz olsun istedim. Hepimizde oluyor, klavyenin sürprizi.)
Çok teşekkür ederim, çok sağ olun. Fark etmemiştim teşekkür ederim :)
Sil