DEVRİM

 

Hızlı, nitelikli, geniş kapsamlı değişim: DEVRİM


         Bu aslında oynanmak için yazılıp daha sonra, bahtsızlığından olsa gerek, rafa kalkan bir tiyatro metnidir. Sahne tozu yutamamıştır bu yüzden boynu büküktür. Ve bu nedenle 'okunmak üzere yazılmış tiyatro eseri' grubuna istemeden dahil olmuş bulunmaktadır. Çokça eleştirdiğim Abdülhak Hamit Tarhan'a selam olsun.

         Teknik de üslup da amatör olup tavsiyelerinize sonuna dek açıktır. Keyifli okumalar dilerim. İstek ve görüşlerinizi belirtmekten çekinmeyiniz.


BİR ANNE DEVRİMİ


SAHNE1

(Baba ve iki çocuk salonda oturmaktadır. Kız çocuk yere oturmuş proje ödeviyle, herhangi bir maketle, uğraşmaktadır.) (Anne o sırada çamaşır sepetini salona getirir.)

Melek(Anne):Kızım hadi bir yardım ediver çabuk bitsin işim. (Yorgun bir şekilde yalvarır.)(Hafif kambur durmaktadır ve sorarken kaşlarını kaldırır.) (İşim kelimesini nispeten daha yüksek sesle söyler.)

Nisa(Kız Çocuk):Anne, anneciğim daha önce de söyledim ya (Sesi birden yükselir ve hırçınlaşır.)çamaşır dürmenin sadece senin işin olmadığını. (Annesine dik dik bakar ve kollarını kavuşturur.)(Artık proje ödeviyle uğraşmayı bırakmıştır.) Aynı şekilde sadece benim de değil. (Kendini göstererek söyler ve erkek kardeşine kötü kötü bakar.)

Melek(Anne):Eee biz yapmazsak kime kalacak bu işler? (Biraz sitem ederek soruyu sorar.)(Ellerini beline koymuştur.)

Nisa(Kız Çocuk):Anne yapmayalım demiyorum ki başkaları da yapsın diyorum. (Kızgın kızgın el kol hareketleriyle hızlıca söyler.) Mesela Yiğit kendininkileri katlayıp yerleştirsin yerine eline yapışacak sanki! (Yiğidi eliyle göstererek söyler.) (Kaşlarını çatmıştır.) Dün bir belgeselde bile hayvanlar görev dağılımı yapmıştı ya. (Artık bağırıyordur.) Mirketti onlar biliyor musun? Afrika faresi resmen… (Yine el kol hareketleri yapmaya başlamıştır.)

Melek(Anne):Hadi be! Elin faresi bile diyorsun… 

(Şaşırmıştır ve kafasını aşağı yukarı sallar .) (Sesi git gide fısıltıya dönüşür.)

Nisa(Kız Çocuk):(Ani bir şekilde bağırır.) Aynen öyle diyorum. Elin Afrikalı faresi 2O santimlik boyuyla sorumluluk bilinci taşıyor. Benim hem akla hem içgüdüye sahip değerli kardeşim ve sevgili babam hiç tınlamıyor. (Kardeşine ve babasına dönmüş onları göstererek heyecanlı bir biçimde bunları söylemektedir.)

Melek(Anne):İyi söyledin hoş söyledin ama söylediklerini üstüne alınan yok baksana! (Nisa’nın coşkusu anneye de geçmiştir.) (Eliyle eşini ve çocuğunu işaret eder.)(Kızının söylediklerini biraz daha düşünmek için kollarını arkada birleştirir ve ileri geri volta atmaya başlar.) (Düşünceli olduğunu belirtmek için zaman zaman kaşlarını çatar zaman zaman gözlerini kısar.)

Nisa(Kız Çocuk):Benceee (Son heceyi uzatarak söyler.) bu kadar düşünmene gerek yok. Çünkü sen resmen acil durum yönetmek için yaratılmışsın. Tüm bu işlere tek başına göğüs germenin bir sorun olduğuna kanaat getirdiysen ortak paydada buluştuk demektir. Ve artık tek yapman gereken soruna çözüm bulmak sevgili anneciğim. (Bütün bunları annesinin gittiği yönlere kafasını çevirerek tek nefeste söyler. Çünkü annesi hala volta atmaktadır.)(Söyleyeceklerini bitirdiğinde derin bir nefes alır ama buna değdiğini düşünür.) (Kurnazca sırıtır ve ellerini ovuşturur.)

Melek(Anne):Ayy! İçim şişti yeter sus! Deminden beri konuşup duruyorsun! (Biraz duraksar sonra kızına döner ve gülümser.) Aslında harika bir geçici çözüm buldum. (Sesini yükseltir fakat bağırmaz.) (Sesi yorgun ve kararsızdır.)

Nisa(Kız Çocuk):Nedir? (Oturduğu yerden kalkar ve koltuğa geçer.)(Başını dirseğine dayar ve neşeli bir biçimde sorar.)

Melek(Anne):Nisa, çamaşırları sen halledeceksin! (Kesin ve kararlı söyler.)(Söylerken kızın işaret eder.)

Nisa(Kız Çocuk):A,a,ama anne. ('ama' kelimesini kekeleyerek söylemiştir.)(İtiraz etmeye çalışmıştır.) 

Melek(Anne):Ben gerçekten iyi bir acil durum yöneticisiyim. Kolay gelsin. Hem kızların işidir bu. (Bir çırpıda övünerek söyler.) (Ellerini yeniden arkasında bağlamıştır.) (Odadan çıkar.) (Nisa çaresiz çamaşırları dürmeye başlar.)


SAHNE2

(Melek kızgınca süpürge yapmaktadır. Muzaffer kanepede gazete okumaktadır. Çocuklar ortalarda yoktur. Melek sert hareketlerle süpürmeye devam ederken kocasının oturduğu koltuğun önünün süpürmek için davranır. Muzaffer güç bela ayaklarını süpürgeden kurtarır. (Ayağından terlikleri fırlar.)

Muzaffer (Baba):(Adam canını zor kurtarmış gibi bir sesle) Aman hanım yapma etme oldu olacak beni de ala süpürgenin içine! Senin şu canavardan paçayı zor kurtardım ya. (Böyle dedikten sonra can havliyle havaya kaldırdığı ayaklarından fırlayan terlikleri almak için kalkar. Sonra yerine geri oturur.) Hem bütün tozları kaldırıyorsun astımım azıyor. (Olmuyor böyle der gibi başını sallar.) (Bağırmamıştır.)

Melek(Anne):Bana bağırma Muzaffer! Sanki içine girsen nolucak! Senin için her yer aynı ha şu tozlu süpürge ha o kanepe ne fark eder? Bir de toz kaldırma diyorsun demek sağda solda uçuşup dursalar işine gelecek sanki. Doğru doğru nerede olduğun önemli değil senin ha mutfak ha oturma odası. (Elini beline koymuş bağıra bağıra bunları söyler. Arada da sesini orantısız biçimde yükseltir çünkü süpürge sesinin kendi sesini bastırdığını düşünür.)(Söylediği son cümleden sonra kendi iç dünyasına gömülür.) (Eşi onunla konuşmaya çalışırken o kendi kendine sesli düşünür.)

Muzaffer (Baba):Niye bağırıyorsun? Ne dedim de bunca şey söyledin. Üstelik neresi tozlu bu kanepenin mis gibi kanepe valla. (İki kolunu arkaya atar, kanepede gerinir.) Haa bir de o elektrikli canavarını ayaklarımdan uzak tut. Ama ben hala bana niçin bağırdığını anlamadım doğrusu. (Kesin bir tonda gülümseyerek söyler, eliyle süpürgeyi gösterir.) (Sonra soran gözlerle eşine bakar.)

Melek(Anne):Önlük hiç fena durmaz sen de. Kaç yemek pişirebiliyordun sen? Hamarat mısın? Kalk bakayım ayağa. (Elini çenesine koymuş düşünmekte ve bu soruları sormaktaydı.)(En sonunda eşine ayağa kalkması için işaret yapar, sonra eliyle eşini döndürür. Şöyle bir süzer.) Güzel üstelik mutfak dolaplarına da rahatlıkla ulaşabilirsin. (Mutluluktan ellerini çırptı.) Bekle hemen geliyorum (Bir koşu mutfağa gitti. Elinde bir mutfak önlüğüyle geri geldi. ) (Seri bir şekilde eşi itiraz edemeden önlüğü ona giydirdi. Bir yandan da aralıksız şunları tekrarladı: Dolmalar, sarmalar, börekler, çörekler…

Muzaffer (Baba):(Bu esnada ne olduğunu anlamayan Muzaffer şaşkın bir surat ifadesiyle) Yoksa gün mü var yakınlarda? Ama önlük herhalde yanlış kişide bilindiği üzere evimizin en iyi aşçısı sensin.(Çıkarmaya yeltenir.)

Melek(Anne):Aaa bir daha duymayayım bunları, kendini neden küçümsüyorsun? (Küçük bir çocukla konuşur gibi abartılı söylemiştir.) Dur dur çıkarma hemen seni daha önce hiç bu kadar yakışıklı gördüğümü hatırlamıyorum. Bakmaya doyamadım. Mükemmel bir şey bu! (Oyun havası çalıyormuş gibi oynamaya başlar.)

Muzaffer (Baba):Eeehh ne dediğin belli değil ne giydirdiğin belli değil sıkıldım. Gidiyorum ben. (Önlüğü bir çırpıda çıkarır.) (Sahneyi hızlı adımlarla terk eder.)

Melek(Anne):(Kocasının yerine kurulur. Ellerini onun gibi arkaya atar .) Kısa ve güzel bir rüyaydı. Tabii yalnızca şimdilik … (Melek koltukta oturmaya devam ederken perde sonlanır.)

 

 SAHNE3

(Yiğit oyun kolunu eline almış, televizyon karşısına oturmuş oflaya puflaya ve bağıra çağıra oyun oynamaktadır. Nisa odaya girer. Kanepenin ucuna her an kalkacakmış gibi oturur. Elinde telefonu vardır. Telefonu elinden bırakır.)

Nisa(Kız Çocuk):Yiğit naber? Bunu mu oynuyorsun yine! Bak ne diyeceğim seninle bir anlaşma yapalım. (Nisa kollarını birleştirmiş kardeşinin oyun konsolunun önünde yürümeye başlamıştır.)

Yiğit (Erkek Çocuk):Çekil be önümden, rahat bırak beni! Off. Al işte yaa yandım. (Oyun kolunu elinden fırlatır.) Oldukça mutsuzdur. Ablası önünden geçerken kafasını sağa sola uzatarak ekranı görmeye çalışır. En sonunda oyunda yanar ve öfkeli bir şekilde son cümleyi söyler.)

Nisa(Kız Çocuk):İyi ya beni daha dikkatli dinlersin sen de. Ev işlerini paylaşmayı talep ediyorum. (Artık durmuştur. Kollarını hala aynı şekilde tutmaktadır. Ve kardeşine bakar.)

Yiğit (Erkek Çocuk):Ne gibi ev işleri? (Ellerini göbeğinin üzerinde birleştirir. Yatar vaziyette koltukta oturduğu için yavaş yavaş koltuktan kaymaktadır.)Çünkü ben zaten bakkala gidiyorum üstüne üstlük her gün bir de çöpü çıkarıyorum. Daha ne istiyorsun ki benden!(Umursamaz bir tavrı vardır. Son cümleyi söylerken biraz doğrulur.

Nisa(Kız Çocuk):Daha ne mi istiyorum? Kimyasal atıklar kadar tehlikeli kokuşmuş çoraplarını sağa sola bırakmamanı istiyorum. Ya da annemle ben sofrayı hazırlarken televizyonun başına kurulmamanı istiyorum Veya en azından odan her zaman nükleer bomba atılmış gibi görünmesin. Ne bileyim? Öyle çok şey var ki senden istediğim.

Yiğit (Erkek Çocuk): Abla Allah aşkına bir git. Hepsi sonuçta yapılıyor ya kimin yaptığının ne önemi var. Yemek mi yapayım, çamaşır mı sereyim, cam mı sileyim yani! Sen durup durup neden işleri karıştırıyorsun. Bak her şey tıkırında. Herkes olması gereken yerde yapması gereken şeyi yapıyor. Hem kızlar ne zamandan beri erkeklerin işlerine karışır oldular. (Oldukça normal bir şekilde, kıpırtısız söyler.)

Nisa(Kız Çocuk): Haa demek öyle aferin sana aferin anneme de söyle bunları. Herhalde bu sunmak üzere olduğum barış antlaşmasının kesin reddedildiğini gösteriyor.

Yiğit (Erkek Çocuk):Evet ablacığım ayneen ( Bu kelimeyi uzatarak söyler.) Aynen öyle.

Nisa(Kız Çocuk):Öyleyse zaferimi zor yollardan kazanacağım seni gıcık çocuk. Hep keçinin tekiydin sen.


SAHNE 4

(Karakterler ailecek yemek masasına oturmuştur. Sofra, önlerinde hazır bulunmaktadır. Melek masaya koyduğu tencereden aileye çorba servisi yapmaktadır.)

Nisa(Kız Çocuk):Söylediğim şeyler hakkında bir daha düşündün mü? (Annesine bakarak sorar.)

Melek(Anne):Tabağını ver (Kızının sorduğu soruyu duymazdan gelir. Sert bir şekilde bunu söyler. Bir süre herkes sessiz sakin yemeğini yer. Daha sonra anne yüksek sesle ) Herkes çorbalarını bitirdiyse sizinle önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum.(Aile fertlerine tek tek bakar ve oturuşunu dikleştirir.) Ama bundan önce Yiğit tabakları kaldır bakayım. Nisa sen de masayı sil. Sahi işlerinizi bitirince birer tane kâğıt kalem getirin. Hadi oğlum kalk kalk kalk!

Yiğit (Erkek Çocuk):Abla beğendin mi yaptığını! (Nisa’ya öfke dolu bakışlar atar.)

Nisa(Kız Çocuk):Beğenmek ne kelime bayıldım (Kıs kıs güler. Oh olsun der gibi bakar.)(Çocuklar verilen görevleri yerine getirmeye koyulurlar. Anne ve baba konuşmaya başlar.)

Muzaffer (Baba):Ne konuşacağız acaba? Senin için bu denli ciddi ve kabul edilemez şeyin ne olduğunu merak ettim. İkimizin arasında bir şeyse çocukları karıştırmayalım. (Kibarca ve alttan alan bir tavırla söyler.)

Melek(Anne):Sabırlı ol. Bahsedeceklerim ne senin ne de benim tek başımıza çözebileceği şeyler.(Ciddi söyler.)

Yiğit (Erkek Çocuk):Al anne getirdim. (Kâğıt ve kalemi masaya bırakır sandalyesinin başında biraz duraksar.

Melek(Anne):Teşekkürler çocuklar oturun hadi. (Oturmaları için sandalyeleri işaret eder. Anne monoton ve buyurucu bir sele konuşmaya başlar.) Artık bu evdeki tüm sorumlulukların yalnızca bir kısmını üstleneceğim. (Bir kısmına derken üstüne bastıra bastıra söyler.) Bu evin beraberinde getirdiği bütün yükü eşit olarak omuzlamanın daha mantıklı olduğuna karar verdim.

(Çocuklar tartışmayı sürdürürken anne kâğıda paylaştırmak istediği görevleri yazar.)

(Baba olaya birkaç kez müdahale etmeye çalışır. Anne onu durdur.)

Yiğit (Erkek Çocuk):Anne 20 yıldır hepsini yaptın yaptın şimdi mi dank etti kafana. Ben itiraz ediyorum ya. Alıştırsaydın küçükken napalım! Bu yaşa kadar suya sabuna dokunmamış ben bu yaştan sonra ev işlerine yardım mı edeceğim. (Mutsuz bir şekilde itiraz etmektedir gitgide kaşları çatılır.)

Nisa(Kız Çocuk):Bir sus da kadın sözünü bitirsin. (Azarlayarak söyler) Hem sanki 70 yaşındasın sen. Bu yaştan sonra yapmazmışmış. Hayırdır bilmediğimiz bir rahatsızlığınız mı var? Elden ayaktan mı kesildin! Aman diyim sakın yardım etme Allah korusun incilerin dökülür.(Abartılı ve keskin bir dille yer yer yüzünü buruşturarak söyler.)

Yiğit (Erkek Çocuk):Sana ne ya annemle konuşuyorum ben. (Kestirip atar sana ne oluyor de gibi elini sallar tek kaşını kaldırır omuz silker.)

Nisa(Kız Çocuk):(Derin bir nefes alarak kafasını başka yere çevir.) Off!

Muzaffer (Baba):Tamam, tartışmanız bittiyse anneniz devam etsin zira bu konuşmanın gidişatını merak ediyorum. (Eliyle tartışsan çocuklarını gösterir. Sonra eşine devam etmesi için işaret eder.)

Melek(Anne):Siz hazır tartışırken ben de paylaşılması gereken işleri yazdım. (Kaldığı yerden hiçbir şey olmamış gibi devam eder. Tek fark yüzündeki sırıtmadır.)

Yiğit (Erkek Çocuk):Annee… (Kelimenin heceleri üzerinde vurgu yaparak son heceyi uzatır)

Melek(Anne): Hayır, hayır, hayır… Şu andan itibaren itirazların hepsi yetkili ( eliyle kendini gösterir)merci tarafından reddedildi. Konuşmamı bir daha bölmene izin vermiyorum. (Kâğıdı alarak masadan kalkar, maddeleri okur, parmak sallar.) Maddelerin hepsini okumama izin verin.

Yiğit (Erkek Çocuk): Peki…

Melek(Anne):Tamam başlıyorum. Dikkatli dinleyin. Süpürge yapmak, sofrayı hazırlamak, yemek pişirmek, bulaşıkları yıkamak, çamaşırları makinaya koymak, asmak, katlamak, yerlerine yerleştirmek, cam silmek, toz almak, ortalığı toplamak, bakkala gitmek, çöp atmak.

 

(Bu replikler 5. maddeden itibaren Melek’le eş zamanlı olarak söylenmeye başlanacaktır)  (Çocukların konuşmaları sözlü bir tartışmadan gürültülü bir kavgaya dönüşür. Melek bu yüzden masa etrafındaki dönüşünü hızlandırır. Sesini yükseltir. )

Nisa(Kız Çocuk): Bahse girerim sen bunlardan hiçbirini beceremezsin.

Yiğit (Erkek Çocuk):Bilip bilmeden konuşma sen. Annemi dinle.

Nisa(Kız Çocuk):Pasaklısın yalan mı? Temizlikten ne anlarsın?

Yiğit (Erkek Çocuk):Anlamamam işte yararıma bu, kurtulurum.

Muzaffer (Baba):Yeter ya! Bir okutmadınız.

Yiğit (Erkek Çocuk):Baba sen hiç konuşma ikimizi de yerler.

Nisa(Kız Çocuk):Haklıyız ne zaman gördük işin ucundan tuttuğunuzu.

Muzaffer (Baba): Daha dün yemek pişirdim.

Yiğit (Erkek Çocuk): Ben de daha bugün bakkala gittim.

Nisa(Kız Çocuk):Cam silsenize onun yerine, süpürge yapın. Hep kolay şeyleri yaparsınız.

Muzaffer (Baba):Tamam yemek pişirmek madem kolay artık senin sorumluluğunun…

Nisa(Kız Çocuk):Hayır ya!

Yiğit (Erkek Çocuk):Ona verelim ona.


SAHNE 5

(Bir pazar sabahı Melek eline aldığı iki tencere kapağını birbirine vurarak herkesi uyandırır.)

Yiğit (Erkek Çocuk): Anne ne yapıyorsun ya sabahın köründe!

Muzaffer (Baba):Doya doya uyuduğum bir pazar günüm vardı. Onu da aldın elimden!

Nisa(Kız Çocuk):Anne sahiden ne yapıyorsun?

Melek(Anne):Çalışma saatlerinin uzunluğu ve ek mesai ücretlerinin yokluğu nedeniyle artık grevdeyim. Daha fazla çalışmayı reddediyorum.  Bilin istedim.

Yorumlar