BİZİM İÇİN ÖL

 

    Hassas içerik ya da her neyse

    

      BÖLÜM 1

      Koştum, koştum, koştum… Bırakın soluklanmayı nefes almaya bile vakit yoktu. Adi herif tabana kuvvet kaçarken var gücümle onu takip ediyordum. Bir de baktım ki bacağımda kahrolası bir kesik var ve oluk oluk kanıyor. Adrenalinden olsa gerek geç fark etmiştim. Ve kramplar başladı.  Sonrasında da halsizlik… Başım dönüyordu. Adam görüş alanımdan çıkıyordu. Bir şeyler yapmalı, bir şeyler yapmalı… Bizimkilerle iletişimi de kaybetmiştim. İstediğim ne varsa aldım ben bu hep böyle oldu bundan sonra da böyle olacaktı. O şerefsiz benden böyle kurtulamayacaktı. Cadde epey kalabalıktı. Biraz ötede bir yangın merdiveni gördüm. Kilitliydi. Ceketimden glock tabancamı çıkarıp hemen susturucuyu taktım. Nişan almakta biraz sorun yaşadım ellerim titriyordu. Kilide bir el ateş ettim. Ses yankılandı. Birkaç meraklı göz benim olduğum tarafa döndü. Hiç oralı olmadım. Gözlerim kararıyordu. Seri biçimde merdivenleri çıktım. Bacağım beni yarı yolda bırakmak için çabalıyordu. Silahı ceketime koyup etrafta bacağıma baskı uygulamak için bir çaput aradım. Yoktu, yoktu, yoktu. Kahretsin! Kan kaybı tüm enerjimi alıp götürmüştü. Elimle bastırmayı denedim. Şimdi de her yerim kan olmuştu. Şiddetle karıncalanıyor ve kaşınıyordu. Canım çok yanıyordu. Son bir kuvvetle çatıdan aşağıdaki adamımı gözledim. Beş altı bina ilerideydi. Beni arkasında göremeyince koşmayı bırakmıştı. O an çatıdan aşağıya salınmış bir ilan gördüm. Çakımı çıkarttım ilanın iplerini kestim. Özensizce ve hızlıca keserek uygun boyutlara getirmeye çalıştım. Bacağıma turnike yaptığım gibi fırladım. Şimdi aramızda sekiz dokuz bina vardı. Kaçamayacaktı, izin vermeyecektim. İlk binayla aramızda yarım metre vardı, zıpladım. Ağırlık merkezimi öne kaydırdım ve yuvarlandım. Takla atıp ayağa kalktım. İkinci, üçüncü… Bacağımdan akan kanlar yüzünden ayağım kaydı. Dengemi kaybettim. Yüzükoyun diğer çatıya kapaklandım. Yine de tam zamanında ellerimi koymuştum. Güçlükle doğruldum. Bir otelin üstündeydim. Yan tarafındaki balkonlardan birine indim. Sonra ona tutunup bir diğerine bıraktım kendimi. Beşinci, altıncı… Binanın birinin giriş saçaklarının üstüne atladım. Yerden o kadar yüksekte değildim şimdi. Bacağım zonkluyordu. Beni dinç tutan tek şey hırs ve öfkeydi. Binaları sırayla geride bırakırken hedefin durduğunu gördüm. Cebinden bir şey çıkarttı, ne olduğunu anlamadım. Kulağına götürdü. Andaval herif, büyük bir hata yapmıştı. Neşelenmiştim az kalsın bacağımı unutacaktım. Ama ne mümkün! Konuşa konuşa ana caddenin uzağındaki ara sokaklara yöneldi. Ensesindeydim. Arayı kapatmıştım ve avantajlı bir duruma geçmiştim. Bu aşağılık adamı kendi hesabımızı görmeden kimsenin eline bırakmayacaktım. Ancak ondan sonra peşindeki itlerle boğuşabilirdi. Zaten o namussuzlar da verici sinyalini aldığı gibi damlardı buraya, yani az vaktim kalmıştı. Üstelik bizimkiler ortalıkta görünmüyordu. Sokağın gölgeleri içinde silahımı iki elimle tuttum yere doğrultarak ilerlemeye başladım. Seri ama emin adımlarla ilerliyordum. Avımla aramdaki takip mesafesine azami dikkat ediyordum. Topuğuna sıkabilirdim tam şu an. Canım istemedi yapmadım. Onun yerine dolanıp önüne çıkmak onu şoke etmek istedim. Sola saptım buradan doğrudan önüne çıkabilirdim. Daha önce yaptığım keşifler sayesinde bu ara sokaklara hâkimdim. Tam önüne çıkmak üzereydim şimdi. Bacağımı neredeyse unuttum heyecandan. Kalbim deli gibi atıyordu. Tüm sorunların kaynağına o kadar yakındım ki… Ve köşeyi döndüm. Silahımı kaldırdım. Kimse yoktu. Hay aksi! Şimdi ayvayı yedim. Üstüne bacağıma korkunç bir kramp girdi. İki büklüm oldum. Arkamdan bir sürgü sesi geldi. Mermi namluya yerleşmişti ve hedef bendim. Aklıma tüküreyim. Salaklık etmiştim. Arkamı döndüm ellerimi kaldırdım.

ARKASI YARIN


                                            

     

Yorumlar