İKİ DEV KAVRAM


 

ALIŞMAK VE UNUTMAK

     İnsanlar alışmak için doğar. Doğumdan hemen sonra aldıkları ilk soluğa, yedikleri ilk tokada alışmak için… Yıllar geçer ve başka bir yere birden düşüvermişliğin verdiği korku uçar gider. Onlara düşen de unutmaktır sadece. Dünya’ya geldiğimiz ilk anı bu yüzden hatırlamayız.

      Her şeye hızlı bir şekilde adım atıp alışmaya çabalarken biraz zaman geçtikten sonra süregelen tek eylem unutmaktır. Bazı insanlar biraz zorlanır diğerleriyse çabucak uyum sağlar hayatın vazgeçilmez bu iki kuralına. Hatta alışmayı arzu etmeyenler bile zamanla alışır. Varoluş, dev çarklarında devasa insan havuzundan çok insan taşır. Böylece olağan karşılanmaması gereken şeyler sıradan olup çıkar. Mesela her köşede bir dilenci, her ruhta bir uğultu ve ağacı olmayan bir yeryüzü normal karşılanmaya başlar. Bunlar insanlar alıştıkça önemsizleşir. Tabii ki alışmaktan sonra gelen yegâne eylem unutmaktır. Ve unuttukça yeryüzünden sessizce silinir gider. Bir şeye alışırken bunun doğru olup olmadığını düşünün bu yüzden. İnsanlar diğer insanların aç yatmalarına, sokakta kalmalarına ve savaşlarda paramparça olmalarına göz yumduklarında alışmış olurlar. Kendi küçük dünyalarında yaşayanlar sırf rejimi karşılarına almamak için sustuklarında alışmış olurlar. Beton ormanların dünyanın akciğerlerine tercih edilmesini izleyip vah vah bile demeyen kişiler alışmış olurlar.

      Kuşkusuz alışmak ve unutmak gibi iki eylemin olumlu yanları da yok değil. Birinin yokluğuna alışabilirsiniz örneğin. Birden gittiğine inanamadığınız, sık görmediğiniz ama yokluğunu iliklerinizde hissettiğiniz birinin… Böyle zamanlarda alışmak faydalı üstelik huzurlu bir şeydir. Ama şüphesiz ikinci aşama biraz daha farklı olabilir. Onu tamamen unutmak istemeyebilirsiniz. Sesini en azından yüzünü hatırlamayı arzu edersiniz. Oysa toprak onu sizin yerinize sever ve her ayrıntısını bilir. Onun dış görünüşüne dair bilmediğiniz ne varsa sindirir. Kendine ekler. Misal yepyeni bir ortama alıştıktan sonra alışma sürecini unutuverirsiniz. Veya mızmız yeni bir aile üyesine kavuştuğunuzda yıllar yılları kovalar ve çektiğiniz pek çok zorluğu unutursunuz. Ya da yeni bir eve taşınıp muhitinize alışmaya çalışırken birkaç yıl sonra taşınırken çektiğiniz cefaları unutursunuz.

      Hayat özetle budur işte: Alışmak ve unutmak. Bazen uzun uzadıya bazen kısacık döngüler halinde devam eden bu iki kavram Dünya döndükçe ve insanlar üstünde durdukça birbirini peşi sıra takip edecektir. Sizler alışmanın ve unutmanın gücünü asla azımsamayın. Yaşamın alaycı ve hararetli dünyasında olumlu sonuçlar daima sizinle olsun.

Yorumlar

  1. İnsanlar ne kadar çabuk alışabiliyor, özellikle de rahata, ve eskisini unutuyor değil mi? Bazen de unutamıyor bazı şeyleri tabii, çok acı veren şeyler belki de.
    Güzel yazı için çok teşekkürler, elinize sağlık!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maalesef öyle. Unutmak da ve unutamamak da bazen büyük felaketlere neden olabiliyor. Örneğin ben birini kaybedince acıyı unutmayacağıma kendimce söz veririm. Ama sonra bir bakmışım aylar geçmiş alışmışım, unutup gitmişim.

      Asıl, düşüncelerime söz hakkı verip okuduğunuz için ben teşekkür ederim.

      Sil
  2. Emeğinize yüreğinize sağlık gerçekten insanlar hemen alışabiliyor gerçekten rahat bir yer olunca eskiyi bile unutuyor ne yazıkki

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Beğenmenize sevindim. İnsanlar öyle, ne yazık ki biz de öyleyiz. Daha doğru şeyleri unutmaya, daha güzel günlere alışmaya... Diyelim :)

      Sil

Yorum Gönder