BİZİM İÇİN ÖL

 


    BÖLÜM 5

      ‘Hadi söyle o zaman ne bu? Meraklandırma beni.’ dedim. ‘Bu birkaç ay önce beni tehdit etmek için kullandıkları mermi kovanı.’ dedi. ‘Şu kargoyla gelen mi?’ dedim. ‘Ta kendisi…’dedi. ‘Şu ana kadar kimlerin seni tehdit ettiğini öğrendiğini umuyorum Karmen. Bu bilgi bayağı işimize yarar. ‘Öğrendik tabii öğrenmesine ama isimlerini net hatırlamıyorum. Bir bakayım. Pınar’a söyleyeyim arşivden birkaç dosya getirsin.’ dedi. Kısa bir telefon görüşmesi yaptı. ‘Hem tehlikeye atılan bir tek ben değilmişim demek ki.’ dedim. Karmen bıkkınlıkla cevap verdi. ‘İkisi aynı şey değil bir kere. Sen kendini riske atıyorsun. Ben onca önleme rağmen kendimi riskin içinde buluyorum. Çok farklı yani...’ ‘Aman ne dersen de ben sonuca bakarım.’ dedim. Omuz silkti. Sonra ‘Hiç mi hatırlamıyorsun isimlerini?’ dedim. Karmen ‘Ya kırmızılı, kızıllı bir şeydi ama… Yok, net hatırlamıyorum. Kırmızı zümrüt müydü safir miydi öyle bir şey…’ dedi. Gülerek ‘Yok, deve… Kusura bakma da böyle absürt örgüt ismi ne duydum ne gördüm Karmen’ dedim. O da güldü. ‘Haklısın haklı olmasına fakat aylar geçmiş üstünden. Bir de çok üzerinde durmamıştım bu konunun. Yoksa hafızam iyidir, bilirsin.’ dedi. ‘Öyledir öyledir bilmez miyim? (!)’ ‘Sarp, bak bozuşmayalım haa!’ dedi. En sevimli halimle ‘Takılıyorum Karmen boş ver sen beni.’ dedim. Gözlerini devirdi. O arada Pınar kapıyı çalıp içeri girdi. Uzun zamandır görüşememiştik onunla. Pınar da bizim -tabii daha çok Karmen’in- asistanımızdı. Yalnız daha önce de anlattığım gibi burada ast üst ilişkisinden çok arkadaşlık ilişkisi hâkimdi. Bu sayede Pınar ile aramız çok iyiydi. Selamlaşıp kucaklaştık. Biraz havadan sudan konuştuk. Bana geçmiş olsun dileklerini iletti. Ardından hemen konumuza döndük. Karmen biz konuşurken dosyaları incelemişti bile. Pınar elinde bir paket daha getirmişti. Soran gözlerle baktığımı görünce ‘Bunu da kanıt odasından getirttim. Bu Karmen’e yollanan mermi…’ dedi. Aceleyle ‘Çıkartsana bir bakalım. Uyuşup uyuşmadığından emin oluruz.’ dedim. Pınar paketten çıkarttığı şeffaf poşetin içindeki mermiyi masaya koydu. Aynı kırmızı renk, aynı kalibre…’ Bunun üstüne Karmen’e dönerek ‘Eee kimmiş bunlar?’ dedim. ‘Kızıl Yakut diye bir örgütlermiş. Başında -adından anlaşılacağı üzere- Yakut lakaplı bir adam var.’ ‘Belalılık dereceleri ne âlemde peki?’ Pınar söze karıştı. ‘Hiç iç açıcı olduğunu zannetmiyorum. Son on iki-on üç olayda bu heriflerin ismini duyduk.’ Karmen sordu ‘Hangi derecedendi bu olaylar? Sistemdeki girişleri nereden yapılmış?’ dedi. ‘Onu direkt söyleyemem. Ufak bir tarama yapmam gerekir.’ dedi. ‘İşini hallettiğin gibi gel tamam mı? Kaybedecek vakit yok.’ dedim. ‘Tamam, hiç merak etmeyin.’ dedi. Yanımızdan ayrıldı.

      Karmen dirseklerini masasına ellerini de yanağına koymuş somurtuyordu. Küçük, şirin, tatlı bir kız çocuğu gibiydi. Konuşmaya başladığı an yine sarsılmaz kadın imajına büründü. ‘Böyle olacağını biliyorduk. Elbette bu yolda başımıza bir sürü dert açılacaktı. Yine de bu kadar erken olabileceğini düşünmemiştim.’ dedi. ‘Yalan yok ben de sanmazdım. İyi tarafından bakarsak doğru yoldayız. Düşünsene birileri yaptığımız şeylerden o kadar rahatsız ki belgelerimizi çalıyor yetmiyor bizi ölümle tehdit ediyor. Bu da bir şeydir.’ dedim. Karmen ‘Evet, arı kovanına çomak soktuğumuzu anladım. Tabii senin tuzun da kuru. Tehdit edilmiyoruz. Farkındaysan ben tehdit ediliyorum.’ dedi. ‘Aaa hiç olur mu anca beraber kanca beraber Karmen.’dedim. Yerimden kalkıp ona sarılmaya gittim. ‘Of sululuğun üstünde yine Sarp… Çekil sırnaşma. İşin gücün yok mu? Hadi canım seninkiler seni bekler.’ dedi. ‘Öyle olsun. Ne yapayım giderim ben de. Ama sandığın gibi uzağa değil. Civardayım yine. Önlemleri de arttıracağım biraz.’ dedim. Karmen ‘Tamam tamam nasıl istiyorsan öyle yap yeter ki odamdan çık. Biraz kafa dinleyeyim.’ dedi. ‘Nasıl isterseniz efendim.’ dedim ve odadan çıktım.

* * *

      Henüz birkaç saat geçmişti ki Pınar, Karmen’in acilen beni çağırdığını söyledi. Merakla Karmen’in yanına gittim. Pınar’ın yaptığı taramanın sonuçlarını masasına yaymış, her yeri dağıtmıştı. Ben içeriye girdiğimde kafasını kaldırmadı. ‘Heriflerde ne ararsan var. İşin kötüsü benim sözümün geçmediği insanlarla da çalışıyor. Organize suç örgütü en başında… Sonra şantajcılık, tetikçilik, dolandırıcılık, kaçakçılık… Say say bitmiyor. Liste uzadıkça uzuyor. Ve öğrendiğime göre yer altı dünyasında bu işlerin her birinde adeta bir dünya markasıymış.’ dedi. ‘Epey kötüymüş.’ diyebildim. Pınar ‘Bu şu ana dek aldığımız en karanlık iş.’ dedi. Karmen’in gözleri parladı. Muhtemelen bir fikri vardı. ‘Bu adamlara karşı sahada hiç şansımız yok Sarp. Adamlar yıllardır bu işlerin içinde. Ama biz ayakta kalmak zorunda olan yeni bir kurumuz. Bence gidip konuşmayı, uzlaşmayı deneyelim. Muhakkak yumuşak bir karınları vardır. Belki birkaç aylık minik bir barış anlaşması imzalayabiliriz. Temelli olması imkânsız gibi görünüyor. Kim bilir o bile olabilir. Onları ne kadar çaresiz bıraktığımıza bağlı…’ dedi. ‘Karmen, delirdin mi sen? Daha az önce pis işlerde dünya markası diyordun onlara. O tiplerin seninle aynı masaya oturacak kadar medeni olduğunu mu zannediyorsun? Seni buldukları yerde öldürürler. Nasıl bu derece vurdumduymaz olabiliyorsun aklım almıyor. Adamlar sana mermi gönderiyor, seni öldüreceğiz diyorlar. Sen de buyurun öldürün der gibi tıpış tıpış ayaklarına gitmekten bahsediyorsun olacak iş değil. Bana tedbirsiz diyene de bak.’ dedim sinirlice. ‘Bana güven. Kimse kaz gelecek yerden tavuk esirgemez.’ dedi. Başlarım kazına da tavuğuna da diye içimden söylendim.

                                                                                                            * * *

      Yarım saat sonra transporter siyah bir arabanın içinde Karmen ile karşılıklı oturmuş ecelimize doğru yol almaya başlamıştık. Ne dediysem dinlemedi ne anlatmaya çalıştıysam anlamadı. Karmen işte… İlle burnunun dikine gidecek. Tabii önlemlerimi almıştım. Yalnız ne kadar fayda eder onu görecektik. Buluşmaya gittiğimiz adamların insanlıktan azıcık nasiplerini almış olması için dua ediyordum.

 

Yorumlar