MUTSUZLUK BİR SEÇİM

 




NALLARIM EKSİK

      Hayat sanki durdu. Kulaklarımda keskin, tiz bir çınlama var. Çınlamanın bitiminde de derin bir uğultu başladı şimdi. Günün en sevdiğim saatleri de pek bir şey ifade etmiyor artık. Günlerim ne siyah ne beyaz yalnızca renksiz. Her türlü aşırılıktan uzak hayatımı canlandırmak için içimde bekleyen kıpırtılar bile yok içimde. Oysa her zaman biraz olurdu. Akıl sır erdiremediğim benliğim beni yiyip bitirmeden önce yavaş yavaş varlığımı kavradım. Alnımdan başlayarak çeneme doğru süzülen küçük tuzlu damlalar hissettim. Her biri kendine farklı güzergahlar seçmişti. Ve nalların sesini duydum. Pistin kum tabanını tüm asaletiyle dövüp tırıs giden bir at... Hep bunu istemiştim, bir at antrenörü olmayı. Atla seyir halindeyken yelelerinin dağılışını görmeyi, kısa tüylerini kaşağılayıp parlatmayı, ahırını temizleyip ona titizlikle bakmayı, ellerimle besleyip özel bağlar kurmayı... Fakat  geriye dönüp baktığımda mutlu olamadığımı görüyorum. İnsan en çok istediği şeye kavuştuğunda nedense benliğini bir huzursuzluk kaplıyormuş. En azından bende öyle oldu. Atım bu rahatsız edici düşünceleri hissetmiş olacak ki huysuzlandı. Dizginleri biraz çektim. Sıkıntılı ruh halime geri döndüm. Hem şu an atın üzerindeydim. En çok olmak istediğim yerde... Yine de bir şeyler son derece eksikti. Çünkü hala tatmin olamamıştım. Kafamdaki düşünceleri rafa kaldırdım. Atımı pistten çıkarıp üzerinden indim. Beraber ahırlara doğru yola koyulduk. Onun bugünkü performansı gayet iyiydi. Gelecek hafta yapılacak yarışlara oldukça hazırdı. Veterinerle görüşüp birkaç prosedürü hallettik mi her şey tamamdı. Yolda bir iki arkadaşımı gördüm. Onlara dalgınca selam verdim. Sonunda ahıra gelmiştik. Bugün sanki müthiş bir angaryaydı benim için bir an önce her şeyden kurtulmak istiyordum. Hayvanın genel sağlık durumuyla ilgili rutinleri yerine getirdim. Yem ve su verdim. 

      Birkaç parça eşyamı alıp eve doğru yola koyuldum. Yolda yine düşünmeye başladım. Hiçbir zaman başkaları gibi dar ofislerde çalışmaya mahkum olmadım. Bir tomar kağıtla birlikte uzun loş koridorlarda da heba olmadım. Benim iş yerim haralar, hipodromlar, çiftlikler ve ahırlar. Bu alanlarda oldum olası temiz hava ve bol güneşle çalıştım. Alabildiğine yeşillik de cabası tabii... Elbette harika olmayan yanları da yok değil. Mesela kötü kokularla iç içe olabiliyorsunuz bazen. Yine de ben bu kısma epey alıştım. Hayal ettiğim şeye kavuşmak neden böyle hissettiriyor o zaman? Bilmiyorum. Artık soru sormaya bile korkar oldum. Çünkü cevaplar yerine başka sorular buluyorum. Bu sabah yine bunları düşünürken garip bir şeyler oldu. Kendimi görünmez devasa bir kafesin içine hapsolmuş hissettim. Ben içinden çıkmayı arzu ettikçe bu giderek imkansızlaştı sanki. Bunları kafamda tekrar tekrar evirip çevirdim. Bu esnada iki durak kaçırmışım. İndikten sonra yürürken yine aynı düşünceler kafamı kurcalıyordu. Evime gittim. Kapının önünde durdum. Evim tek huzurlu sığınak gibi görünmüştü bana. İçeride kimse yoktu. Hep olduğu gibi rahatlatıcı bir sessizlik vardı sadece. Anahtarımı çıkardım. Açmadan biraz bekledim. İçeride birilerinin olmadığına şükredip eve girdim. Evim beni halinden memnun bir yalnızlıkla karşıladı. Kapıyı kapatacakken önümdeki boy aynasına göz attım. Evdeki tek ayna buydu. Annemin zoruyla asmıştım. Üzerine örttüğüm örtüye rağmen ürperdim. Aynalar ne de korkunç şeyler öyle...   Daima gerçeği söylerler. Bunu engelleyemez, bunun önüne geçemezsiniz. Aynanın yanına gittim. Derin bir soluk aldım ve örtüyü indirdim. Gerekmedikçe ayna kullanmam aslında. Ama içimden bir ses bunu yapmamı söyledi. Ben de yaptım. Sonuç korkunçtu. Ne mağrur ne vakur... Ne kızgın ne üzgün hiçbiri değildi. Sadece tükenmişe benziyordum. Her an silinip gidecekmişim  ve  benden geriye hiçbir şey kalmayacakmış gibi... Yıllarca yarışları kazanmaya uğraşıp kazanamadan ölen bir ata benzettim kendimi. Bakıcılarını, antrenörünü, jokeyini ve sahibini hüsrana uğratmış bir ata... Hatta belki daha kötüsü yılkılık olarak salınmış, kendinden ümit kesilmiş bir ata... Yelelerim yer yer dökülmüş. Dökülmeyenler ıslanıp birbirine yapışmış, zamanla keçeleşmiş. Tüylerim farklı uzunlukta, karman çorman, bakımsız... Kaşağı desen hiç yok. Ha bir de nallarım eksik...


Yorumlar